molla 23.07.2012 19:12
kısa pantolon paslı çakı dizde kabuk bağlamış yara kısa çakı paslı pantolon gözde yarası kalmış kabuk

nazlan
sitem et
kırıl bana
beni geç vakit
tek başıma suya yolla
bahçede yüzünü öteye çevir
güle hayret ediyormuş gibi yap
gülümseyerek konuş da başkalarıyla
somurt avluda sadece ikimiz kalınca
kızıp en sevecen adımlarla üst kata çık
en sevdiğim çiçeğin saksısı kaysın elinden
derinleşsin ben içerledikçe ruhumdaki sakarlık

yamru bastım iş değildi hake çakılmak bayırdan
dağ sıra dağdı hangi haşin belden yol veresi
gece hep süzüldü yukarıdan lakayt kehkeşan
altımda beni hep yutmaya çağladı nehir
yetişir heceleme(n) sök beni bir kere
en zoruma gideni yap hegame getir
çel beni tökezlet tuttur çitlere
ahla istida edecek ahval değil
kim bana kıymazsan bilebilir
dünya dedikleri samut küp
acılar tıkandıkça bende
hep seni seslendirir

ýsmet ãözel
robi 21.07.2012 10:08
yok 17 saatmiş, yok cehennem sıcağı varmış, bal gibi de tutuluyor oruç arkadaşım! ama işte, gücünün son kırıntıları ile oturduğun sofrada ezanı beklerken baktığın kıpkırmızı, buz gibi karpuz dilimine elini uzatmıyor olmanın verdiği o inanılmaz kudreti; sonrasında da çölün kumlarına düşen damlalar gibi dilinle sevişen soğuk suyun o anlatılmaz tadını bilemezsin sen. suyun tadı mı olurmuş? hem de nasıl... sabah akşam sanki acayip bir bokmuş gibi rakının, biranın, votkanın o hiçbir sikime derman olmayan lezzetlerini anlatıp dururken "su" gelmez aklına. gerçi, gelecek bir yeri de olduğunu sanmıyorum.
still cursed 19.07.2012 19:38
gel hipomani gel. gel de biraz temmuz görsün koduklarım.
z 19.07.2012 01:36
phoebe'ye neden mesaj atılmıyor, deli misiniz siz?

sevgili phoebe,
dün bu saatlerde sana güzelcene bir mektup yazıyordum ki ne olduysa, neye ve nasıl bastımsa sildim onları ve beni biliyorsun aynı dereyi iki kere yazamam. kızdığımda oldu biraz, çünkü bahsettiklerim vardı, ama asıl çok yerli yerinde kullanılmış şiir alıntılarının kayboluşunu dert ettim. dert mi ettim, yattım zıbardım, şimdi aklıma geliyor. buradaki ana fikir ne? sen benden hiç değilse bir haftadır mektup bekliyorsun ve ben yazılanların silinmesini senin beklentinden daha fazla sorun ediyorsam, ben de artık onlardan olmuşum demektir; seninle birlikte ve hep kendim için. aforizmalar çağını kapatalım artık phoebe, twitter var, o kadar ki ben hala tek harf yazamadım, o kadar var. fakat dediğim gibi işte buradan çıkan sonuç bu, her şeyde kocaman kendimize dönüğüz, herkesi dev aynalar gibi görüyoruz phoebe, tehlikedeyiz ve tehlikenin farkındalığının allahını...

anlatacak pek bir şeyim yok bu aralar. bildiğin gibi ottan halliceyim, bir iki kitap okuyabildim en nihayetinde çeviri işlerinden başımı kaldırıp. çeviri işlerine ara verildi phoebe, halbuki bu yıl en azından maddi sorunları düşünmeyecektim devam etselerdi. ayrıca ben çalışmayı da seviyorum galiba, yani beni kendi halime bıraksalardı ya davulcuya varırdım ya zurnacıya da kesinlikle düzgüncene bir işçi olurdum, beni hiç bırakmamışlar kendi halime. bunlar saçmalık phoebe, aldırma, kaybolan mektup kızgınlığı işte biraz. evet bir kadın vardı, ama biliyorsun ya zaten hç olmadılar. başka da bir işler yok, fırat'ı özlüyorum, huan'ı merak ediyorum ama garipsiyorum da. bana amcaoğlu olalım falan demiş, yeni gördüm. "aga" diyecektim "ben hayatta biraz yakın olduklarıma bırçet diyorum, birazdan fazla yakın olduklarıma fırat, sana ne diyeyim şimdi?" görünmüyor, görününce derim. başka da pek işler yok phoebe, fena parasız ve faturamı ödeyemediğim için telefonsuzum, seni aramıyorsam ondandır, biraz da böyle dönemlerde pek konuşasım olmadığındandır.

bu mektup mektuba benzemez, bu mesaj olsun, iyisi mi.
sevgiler phoebe, hakkıyla yazacağım da gelecektir.
z 15.07.2012 22:15
son kullanma tarihi iki yıl geçmiş bira buldum evde. neden ve nasıl olduğu sorularını yanıtlamak istemiyorum, şimdi açtım içiyorum, hafif ekşimiş bir de dilde garip bir acılık bırakıyor. şeye benziyor, pil yalamaya, yani tadı anlamanız için pil yalamanızı önermeyeceğim, ne yapacağım, bir şey olursa haberiniz olsun sadece, onun için dedim.
saygılarımla.
/